Genç Bir Ağaç Gibi Büyürken
"Genç bir ağaç yaralandığında, o yaranın etrafından dolaşarak büyür. Ağaç büyümeyi sürdürürken söz konusu yara ağacın büyüyen gövdesine oranla nispeten küçük kalır. Budaklı gövdeler ve şekilsiz dallar yaralanma ve engellerin zamanla aşılıp üstesinden gelindiğini bize anlatırlar. Ağacın, geçmişinin çevresinden dönüp dolaşarak büyüme biçimi onun o eşsiz özgünlüğüne, karakterine ve güzelliğine katkıda bulunur. Travmatize olmanın karakteri geliştirdiğini savunmadığım kesin ama travma hayatımızın bir noktasında neredeyse bize verilmiş bir şey gibi olduğundan, ağaç imgesinin bizim için değerli bir ayna olabileceğini düşünüyorum."
Peter A. Levine & Ann Frederick - Kaplanı Uyandırmak, Travmayı İyileştirmek kitabından yakın zamanda okuduğum bu satırlar birkaç gün önce birden yeniden gönlüme düştüler... Onları yeniden okuduğumda, bu genç ağaç imgesi bana güç ve umut verdi. Mütemadiyen döne dolaşa büyümeye çalışırken, bugünlerde şunlara niyet ediyorum: * Sevdiklerimle daha fazla göz göze, diz dize temas etmek, hislerimi sözle/sesle/hareketle/sözsüz paylaşmak ve dinlemek * İçsel çalışmalara, hareket etmeye, dans etmeye devam etmek.... İçsel sürecimi yaşarken daha fazla sessizliği tercih etmek... * Facebook'u daha farkında olarak kullanmak, okuduklarımın nasıl bir niyetle yazılmış olduklarını daha fazla algılayabilmek, hatta neyi okuyup neyi okumamaya, ne konuda bilgi sahibi ne konuda içgörü sahibi olmaya ihtiyacım olduğunu daha iyi kavrayabilmek... * Kendimle temasımı koruyup, hayallerimi ve umudu her daim hatırlayabilmek, ve böyle bir noktadan çevremle de daha çok temas etmek... * Genç bir ağaç gibi büyümeye devam etmek...
Niyetim kendime dönüp içimi olabildiğince temiz tutmak.
Korkularımla, kaygılarımla, yasla, derin kederimle ve öfkemle baş başa kalmak, onları tanımak, hissetmek ve dönüştürmek için elimden geleni yapmak. İşte böyle zamanlarda susmak benim için daha da önem kazanıyor... Derin bir nefes alıp, kendimi an'a getirmek ve topraklandıktan sonra, cesaret, olgunluk ve sükunetle kendi içimin karanlığına bakmak, kendi içsel sürecimin sorumluluğunu almak, kendime bakmak...
Kendime iyi bakmak...
Kendime iyi gözle, güzel bir kalple bakmak...
Bazen bazı duyguların sözel ifadesini bulmak kolay olmuyor, bazı duygularla temas etmek de... En çok da bu yüzden belki durmak ve susmak bana önemli geliyor... İçimin karanlığına da, korkusuna, kaygısına da, ama bir yerlerde hala var olmaya devam eden umutlarıma da alan açmak... Her duygumun var olmasına izin vermek, her duygumu onurlandırmak... Açılım bu kabulden sonra geliyor sanki benim için... Büyüme sanki buradan başlıyor... Bu görünmez çabalar aslında öylesine kıymetli ki! Her şeyin bu kadar çok görünür olarak var olduğu bir zamanda, dikkatim, aslında belki de hiçbir zaman görünür olmamış ve belki de hiç olmayacak fakat etrafa ışık saçan can'ların varlığında bir süredir... Bir süredir içimde bir ses, var olan görünür alanların ne kadar sınırlı olabileceğini fısıldıyor, sanki uçsuz bucaksız gibiymiş gibi görünse de... Gönlüm biraz da görünmeyeni arıyor sanki. Görünmeyen fakat ışık saçan, bu dünyayı güzelleştiren varlıkların, can'ların olduğuna dair bir umut, bir his var içimde. Bazen, sosyal medya içinde kaybolup gidiverdiğimde, bu ses geliyor bir yerlerden, "Berna, bunun ötesi var!" Görmediğin, bilmediğin bir sürü 'güzel' şey var... Umut oluyor bu ses ve bolca farkındalık...
Ve birkaç soru beliriyor içimde...
Ben nasıl bir enerji ile bağlantı kurmak istiyorum?
Dünyamda neleri görmek istiyorum?
Kendimle ve dünyayla ilgili neler hayal ediyorum?
Bu sorularla 'duruyorum' ve durduğum yerde genç bir ağaç gibi büyüyorum...