top of page

"En İyi Yaptığım Şey Bu!"

Tam da üç beş dostla bir araya geldiğimiz; çeşitli paylaşımlarda bulunduğumuz epeyce keyifli bir gündü. Sohbetin bir yerinde ben, 15 Temmuz gecesi -benim için nam-ı diğer F16'lar gecesi- ve sonrasında hissettiğim korku ve boşluk duygusunun da etkisiyle, nasıl kendimle ve hayatla bağımı yitirdiğimden ve aslında henüz yeni yeni kendimi toparlamaya başladığımdan bahsetmiştim. Başka bir dost da, yaşadığımız bu olayın ardından, neler hissettiğimiz, bedenimizde neler yaşadığımız gibi konuların ne kadar da konuşulmadığına dikkat çekmişti. Kaç milyon insan bu geceyi hep birlikte yaşamıştık ama kaçımız neyin ne kadar farkındaydık?


Kendi adıma yaşadığım şeyin farkında olup, onu taaa iliklerime kadar hissettiğim için (aferin bana!); çember adabında, dost sohbetlerinde duygularımı paylaştığım için, "En azından görmezden gelmiyorum, duygularımın farkındayım" diye kendimi acemice teselli ettiğimi fark ettim:). Fakat, içsel olarak kendimi ittiğim yerde -itildiğim dememek çok zor şu an. Evet!-; kısmen hala debelenip dururken, benim dikkatimi verdiğim konu aslında şuydu: Bu hissettiğim, yaşadığım şeye ve içimde var olan korkuya rağmen, özümden kopmadan nasıl yoluma devam edebilirim? Her şeyden vazgeçmemek nasıl mümkün olabilir? Umutsuzluk ve korkunun içinde boğulmadan, anlamsızlığa düşmeden, kendime tutunarak nasıl yaşamaya devam edebilirim?


Bir deneyim, bir sürü soru, bir sürü yüzleşme ve henüz hiçbir cevap... Süreci böyle özetleyebilirim. Bunlar içinde sanıyorum içimi en çok acıtan -ki bunu burada itiraf etmesi de hiç kolay değilmiş - zorluklar karşısında ne kadar kolay umutsuzluğa kapılıp geri çekildiğimi, mücadele etmemeyi seçtiğimi ve ne kadar olumsuza odaklandığımı fark etmekti ki özellikle bu sonuncusunu görmeyi hiç beklemiyordum!


Halen bu konudaki içsel araştırmalarıma devam ediyorum. Nasıl bazılarımız daha kolay toparlanıp hayata devam edebiliyorken, bir diğeri takılıp düşebiliyor?

Hangi geçmiş deneyimler ya da kazanımlar, bilinçle ya da bilinçaltında gerçekleşen hangi kabullenmeler bugünkü davranışlarımı(zı) etkiliyor?

Zorluklarla karşılaştığım(ız)da yola devam etmek için ne gibi araçlara ve nasıl bir motivasyona ihtiyaç var?

Bu belki de hayat boyu devam edecek bir araştırma süreci olabilir....


o


İşte bu konuların yeniden konuşulup paylaşıldığı o günün akşamı, Dünyada Bir Köşe [A Corner in the World] Festivali kapsamında sahnelenen bir performansa gittim: Lübnanlı çağdaş dans sanatçısı Bassam Abou Diab'ın, koreografisini, yönetimini ve performansını gerçekleştirdiği; Samah Tarabay'ın müziklerini bestelediği Under the Flesh / Tenimin Altında performansı için hazırlanmış tanıtım yazısı, ilk okuyuşumda beni orada olmaya çağırmıştı:


Under the Flesh / Tenimin Altında

“Tenimin Altında” bir çağdaş dans performansı. Beden savaş ve tehlike durumlarına nasıl tepki verir? Hayatta kalma mücadelesi nasıl kendine özgü tekniği olan bir dansa dönüştürülebilir? “Tenimin Altında” bu sorulara kişisel bir cevap arayışında.


Çıplak Ayaklar Stüdyosu'ndaki performans için yerimi aldım. Kısa süre sonra Bassam Abou Diab ve Samah Tarabay sahneye geldiler. Bassam'ın yüzünde kocaman, sımsıcak bir gülümseme vardı; Samah'ın üzerinde bir askı davul ve bir darbuka. Perküsyonu/ritmi ve dansı, şifa ve performans alanında bir araya getirme hayalimi bir an için yeniden hatırlayarak biraz daha merakla yerleştim oturduğum yere. Bassam, gülümsemesinden hiçbir şey kaybetmeden "Tehlikenin farkında mısınız?" gibi bir cümle sarf etti. Bunun ne anlama geldiğini anlamaya çalışırken, hiç beklemediğim bir anda, hiç beklemediğim yükseklikte bir davul sesiyle sıçradım. Ve sanatçı daha henüz bombalardan söz etmeye başlamamışken, benim üzerimden çoktan F16'lar geçmeye başlamıştı; kendimi bir anda yine o gecede bulmuştum. Henüz performansın ilk birkaç dakikasıydı ki tüylerim diken diken olmuş, gözlerim dolmuştu. Bir süre Bassam'ı dinlerken ve izlerken, bir yandan da Samah'ı süzüyordum ki bir daha aynı korkuyla yerimden sıçramayayım. Bir şeyleri kendimce kontrol altına alma çabasıydı benimki. Halbuki tokmağın davula yaklaşmakta olduğunu gördüğüm, ne şiddette bir ses duyacağımı bildiğim halde, her davul sesiyle tekrar irkiliyordum, her seferinde tekrar...


Bassam, çocukluğundan beri dönem dönem maruz kaldığı savaş ortamı dolayısıyla hep şu sorularla meşgul olduğundan söz etmişti: "Ben nasıl hayatta kalabilirim? Hayatta kalmanın da ötesinde, nasıl var olabilirim?" Üzerlerine türlü türlü bombalar düşerken, etrafında bir sürü insan ölürken, bir dansçı olarak nasıl var olabileceğine dair yaptığı kişisel araştırmasını ironik bir dille paylaştı bizlerle.


İçimdeki duygular birbirine karışmıştı. Yaklaşık 40-45 dakikalık performans boyunca kaç bomba düştü, hatırlamıyorum. Kaç farklı tipte bomba düştüğünü de. Ama her davul/bomba sesiyle, içimde bir taraf, Bassam'ın kendi hikayesi, çabası ve varoluşu ile, hepimiz için bir şeylerin görünür olmasına hizmet ettiğini söylüyordu.

Sanki davullar çaldıkça/bombalar patladıkça, gücünden hiçbir şey kaybetmeyen o yüksek ses, üzerimdeki etkisini yitirdi.

Sanki o akşam orada, tam bilemediğim ama ancak derinliğini hissedebildiğim bir şeyler oldu içimde. Bir paylaşım, bir bağlantı ve şifa....


Bir yandan Bassam'ın varoluşsal sorularının cevaplarını yaşama/olma hali ve benim karşısında hep yenik düştüğümü hissettiğim kendi sorularımla olan ilişkim; bir yandan da bu kıymetli eş zamanlılık ile orada bulunduğum için biraz şaşkın, bolca şükürdeydim. Onun varoluş mücadelesi benim için ilham olmuştu.


Performansın ardından sanatçılarla söyleşi düzenlendi. Söyleşi sırasında pek çok soru geldi, pek çok paylaşım oldu. Dinleme halindeyken bir anda kalp atışlarım hızlandı ve içimde yükselen o soruyu duydum: Bassam'ın, savaş ortamındayken dahi pes etmeyip, yaşamaya ve üretmeye devam etmedeki en büyük motivasyonu neydi?

Sordum sorumu.

"En iyi yaptığım şey bu!" dedi...


o


Yaşadığımız her şey; duygular, görüntüler, sesler/titreşimler olarak bedenimizde kaydediliyordu ve ben bir dansçının bedeninde, teninin altında biriktirdikleriyle nasıl var olabildiğini, koşullarla/koşullar içinde nasıl dans edebildiğini izlemiştim. Böyle bakınca, bu performans; belki sanatçı için de bir şifa niteliğinde olabilir diye düşünmeden edemedim.


Bassam'ın "en iyi yaptığı şey" yüreğime dokunmuştu.


o


Dünyada Bir Köşe Festivali 12 Ekim'e kadar devam ediyor. Bir yerlerinden yakalamanız temennisiyle...





Son Paylaşımlar
Arşiv
Etiketlere Göre Ara
Beni Takip Etmek İsterseniz...
bottom of page